Pandemi ve bağlı sokağa çıkma yasakları uzadıkça takip ettiğim otomobil ve motosiklet bloglarını bile savsaklamaya başladım. En başta otomobil ve motosikleti yıkayıp, bisiklete bakım yapmaktan keyif alırken artık onların üzerinde olmak ve yol almak istiyorum. En azından 7 gün daha yol alamayacak olmak benim için oldukça zorlu olacak.
Yolda olamadığımdan düşünmeye fazlasıyla zaman bulabildiğim bir dönem bu. Bugün Lotus’un Elise modeli için ihtiyaç duyulan ekipmanı satabileceğine dair bir makale okurken tabiki düşüncelere daldım. Bu yerli otomobil tartışmalarının alevlendiği ülkemizde, petrol müptelası bir babayiğidin dünyadaki tüm petrol müptelalarına yerli bir rüya otomobil sattığı bir geleceğin mümkün olduğunun göstergesi. Ülkemiz vergi sistemine uygun, iki litreden daha düşük hacimli dört silindirli aşırı beslemeli bir motor ve düz şanzıman ile sunulursa tadından yenmez. Yurt dışı pazarı için farklı motor seçenekleri de değerlendirilebilir, hatta altı silindirli bir atmosferik hiç fena olmaz.
Bu aslında çok da imkansız bir hayal değil. Otomotiv efsanesi Colin Chapman tarafından tasarlanmış efsane şase Lotus Seven 1973 yılında Caterham’a satılmış ve uzun yıllardır hem kit hemde bitmiş otomobil şeklinde Caterham 7 adıyla piyasada var olmaya devam ediyor. Caterham yakın zamanda uzak doğudaki bayisine satılmamış olsa Caterham’ın Elise üretmesi beni şaşırtmazdı. Üstelik Elise tam bir sürücü otomobili. Sadece gerekli ve zorunlu donanım bulunduran araçta hiç bir lüks donanım yer almaz. Son jenerasyonunda güçleri 134 ile 450 beygir arasında değişen 6 farklı konfigürasyonla sunulan Elise’in yıllar içerisinde küçük kusurlarını giderdiği ve mükemmelleştiği açık.
Tamamiyle elektrikli TOGG hakkındaki düşüncelerim olumlu olsa da, petrol müptelalarına hitap edecek yerli bir otomobil üretilmesini hayal etmekten kendimi alamıyorum. Umarım TOGG ekibi en azından kronik problemleri olmayan ve dünyadaki diğer elektrikli otomobiller seviyesinde teknoloji sunan bir otomobil üretmeyi başarır ve ülkemiz otomotiv rüyası bir darbe almadan bu yolculuğu tamamlar. Batarya teknolojisinin rakebetin merkezinde yer alacağı bir yolculuktan bahsediyoruz.
TOGG için Daimler AG’nin de hissedarı olduğu Çin merkezli Farasis tarafından Türkiye’de üretilecek bataryanın, ilk TOGG modelinin piyasaya sürüleceği dönemde hem Tesla’nın bugün Model 3 ve Model Y’de kullandığı hem de GM’in Ultium teknolojisiyle ürettiği bataryalarla rekabet etmesi gerekiyor. Farasis‘in Avrupa basınına da yansıyan kalite problemleri TOGG için büyük bir tehlikeyi işaret ediyor.
Yerli savaş uçağı TF-X ve TOGG mevcut hükümetin 2023 seçimlerindeki en önemli propaganda araçları olacağından proje ekibinin üzerinde yoğun bir baskı olduğunu tahmin etmek zor değil. Toplumun TOGG’dan beklentisinin de aşırı yüksek olduğu düşünüldüğünde, aracın rakiplerinden oldukça üstün olması gerekecek. Yepyeni bir satış sonrası hizmet ağı kurulması ihtiyacı da rekabeti etkileyecek bir etken gibi gözüküyor.
Bizim gibi varılacak yerden çok yolculuğun kendisiyle ilgilenenler elbette her zaman kendilerine ait bir otomobilleri olsun isteyeceklerdir ancak teknolojideki gelişmeler otomobil sahibi olmayı gerçek bir ihtiyaç olmaktan çıkarabilir. Elektrik motorlarıyla, dört zamanlı motorları kıyasladığımızda: elektrik motorları yaklaşık yirmi parçadan oluşurken dört zamanlı motorlar yaklaşık iki bin parçadan oluşuyor; elektrik motorunda dişli kutusuna ihtiyaç duyulmazken, dört zamanlı motorlar dişli kutusuz ve madeniyağsız çalışamıyorlar. Bu özellikleriyle elektrikli motorlar neredeyse hiç bakım-onarım gerektirmiyorlar. Pil teknolojisindeki gelişmelerle birlikte daha uzun menzilli, uzun ömürlü, daha kısa sürede şarj olan piller üretilmeye başlandığında elektrikli otomobiller çok ucuzlayacak; self drive teknolojisiyle birlikte sabah işe gitmek üzere kiralayıp kullanacağımız elektrikli otomobili çalışır durumda bırakıp ineceğiz, otomobil bir sonraki müşterisi için kendisi gidip kendini en yakın otoparka park edip şarj edecek. Böyle bir durumda bizim yerli otomobil gereksiz büyük, lüks ve pahalı kalabilir.