Gök mavisi vücudun
Yorulmadın, korudun.
Ev oldun, yoldaş oldun.
İklimlere savruldun.
Bırakmadın sen bizi
Vefalı dostum Otto
Memleketler eskidi
Eskimedin sen Otto…
“Alman yapmış…” Düşündüğünüzde, ne kadar da kulağımıza aşina gelen bir söz öbeği değil mi? Böyle bir şeyi telaffuz etmenin arkasında ne kadar da büyük bir özveri, disiplin; yüzyıllardan beri süregelmiş coğrafi, kültürel, sosyolojik bir kitlesel fedakârlık söz konusudur hâlbuki…
Stuttgart demek, Mercedes-Benz demek; Mercedes-Benz demek ise, kanaatimce G Wagen demektir. Zamansızlığın tezahürüdür G Wagen. Değişirken aynı kalmayı başarır; üzmez, torununu sırtında taşıyan bir dede edasıyla salınır yollarda. Cefakârdır. Pahalıdır, ancak size koşulsuzca sunduklarının yanında, aslına bakarsanız dünyanın en ekonomik otomobilidir bana göre…
Pek tabi, böyle özel bir otomobile sahipseniz; yaşadıklarınızın, gördüklerinizin ve günümüzün meşhur tabiriyle “deneyimlediklerinizin” de standart otomobillerden farklı olması kaçınılmazdır. İşte 95 Oktan ailesine katılmış olmanın verdiği mutlulukla başladığım bu ilk yazımda; sizlere kendi belleğimdeki imgeleri süzerek belki de en meşhur G Wagen modelini, nam-ı diğer Otto’yu anlatacağım.
“O bizim çocuğumuzdu ve bir ismi olması gerekiyordu” der Gunther Holtorf. Bay Holtorf, havayollarından emekli olduktan sonra içindeki “yolda olmak” dürtüsüne kapılıp; öncelikle Afrika turuna çıkar Otto’suyla. Sene 1988, ve üçüncü eşi Beate bu yolculukta ona eşlik eder. Turun ilk kısmı biter, Gunther üçüncü eşinden de ayrılır. Bu kez, uzun yıllar ona yol arkadaşlığı edecek Christine’le devam eder seyahatine. Afrika, sonrasında Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ve Uzak Asya. 26 senelik turun ardından, 215 ülke gezmiştir Otto’suyla. Suretler değişmiş, insanlar yaşlanmış, coğrafyalar farklılaşmış, ancak türlü badirelere rağmen Otto aynı kalmayı başarmıştır.
Christine 2010 senesinde kanserle olan mücadelesini kaybettikten sonra dahi Bay Holtorf -belki de anısını yaşatmak adına durmamış- bu kez de Christine’in oğluyla devam etmiştir rotasına…
900.000 km boyunca, tabi ki doğru bakım, orijinal parça ve aracı dinleme kabiliyeti gibi birçok değişkenin de etkisiyle; fiziken olmasa da ruhen yorulmuş kıymetli Otto ve tam tersi şekilde ruhen hala genç ancak bedenen yaşlanmış sevgili Gunther… Sonunda yuvaya, Stuttgart’a dönme vakti gelir. Koruyucu babaları Daimler; atı ve şövalyesini krallığına çağırır. Otto’ya tüm hizmetlerinin payesini verme vaktidir. En büyük onur bahşedilir ona, ölümsüzlük. Torunlarının üretildiği fabrikada sonsuza denk varolma şansı. Yolculuğun son safhasıdır Otto’nun. Olgunluğun ötesinde bir “erme” durumuna geçer ve fani sahibine de huzurla ölme fırsatı verilir aslında.
Mercedes-Benz, yolculuğun ortalarına doğru, artık medya tarafından da takip edilen en şaşaalı döneminde Bay Holtorf’a aracını geri getirmesi halinde, bedelsiz bir şekilde aynı modelin sıfır modelini, hem de arazi ekipmanlarıyla beraber vermeyi önermiştir. Bay Holtorf bir saniye bile düşünmeden, önce nazik teklifleri için teşekkür eder ve şöyle der: “Siz benden Otto’yu istiyorsunuz. O benim çocuğum, insan evladını verebilir mi? Yerine kim gelirse gelsin, yolculuğum boyunca beni Otto gibi koruyamaz. Umarım, bana önerdiğiniz bu otomobil başka yolculuklarda sahiplerine benim yaşadıklarım kadar güzel duygular getirir.”