Kendimi romantik bir insan olarak nitelendirebilirim. Örneğin plak döndürmeyi sever, video izlemekten ziyade okumayı tercih ederim. O yüzden takip ettiğim basın mecrası oldukça limitlidir. Bir ürünü satın almadan önce piyasa araştırması ve incelemeleri okumaktan veya bir şeyi yapmayı kullanım kılavuzunu okumak isterim.
95oktan’ın da özünde bu romantizmin ürünü olduğu açık. Otomotiv hakkındaki görüşlerim nihayetinde kimse için önemli olmasa da onları yazıya dökerek boşluğa postalamak benim için önemli. Bugün daktilolar nasıl modası geçmiş, sadece bir grup romantik tarafından kullanılan nesnelerse, bildiğimiz haliyle otomobili de aynı sonun beklediği açık. Petrol endüstrisinin gelecekte içten yanmalı motorlu otomobillerin artacağına dair öngörüsü, beklenen sonun daha yakın olduğunu düşünüyorum. Elbette bunu içime sindirebilmiş değilim.
Mekanik saflık takıntım yok, otomobillerin 1973 yılında takılı kalmasını da istemiyorum ama cyberpunk animelerden fırlama Tesla Cybertruck için heyecanlanmayacağım. Daha ziyade karakteri olan (tam bir buzzword) otomobilleri seviyorum.
Değişimin önünde durmak gibi bir niyetim yok. İçten yanmalı motorun devir yükseldikçe artan sesi, debriyaja basılıp vites değişince düşen devir ritüelini seviyorum tabiki ama illa otomobil dediğin düz vites olur demem. Modern içten yanmalı otomobillerde çok gelişmiş şanzıman sistemleri var. Ne yazık ki sesleri oldukça tek düze. Hatta en yeni örneklerde vites kolu olmaması da cabası. Joystick bile bir yere kadar kabul edilebilir olsa da moda halini almış küçük elektrik şalterleri kırmızı çizgim olabilir.
BMW (hani ultimate driving machine olan) g20 3 serisini makyajlarken bu şalterlerden birini tasarıma entegre etti. Bu görüntü kıvrımlı gösterge panelinin estetiğini nazarımda ikinci plana attı. Üstelik sadece BMW’nin değil bir çok üreticinin benzer hareket ettiğini görüyoruz. Audi RS3 bile bu durumdan muzdarip.
Tesla’nın Model S Plaid’de kullandığı adı ”Yoke” olan direksiyon başlı başına bir yazı konusu olmalı. Kullanışlı olmadığı gibi tehlikeli bile olabilir. Diğer üreticilerin Tesla’yı taklit etmek isteyeceklerini hesaba katarsak sonumuz pek de iç açıcı değil.
Biz sevgiliden mektup almanın da, e-posta almanın da, kısa mesaj almanın da heyecanını yaşayan bir nesiliz. Biçim değişse de romantizm aynı 🙂 ama haklısın, yoke o direksiyon olmamış.
Geçmişte futuristlerin öngördüğü tarzda bir mobiliteye doğru gidiyoruz. Belki de geçmişin futurist eserleri günümüz mühendislerini belli bir yöne çekiyor.